THE WOLRD

11-11-11
Friday, 26.04.24, 03:34
Welcome Guest | RSS
Live Silver Price

Live Brent Oil Pri

Site menu

Section categories
Covid 19 [1]
USA and Canada [266]
Deutschland [218]
Europe [53]
China [23]
Russia [85]
Türkiye [455]
Caucasus [1]
Kazakhstan [98]
Turkic World [66]
Muslım World [37]
Iran [36]
Syria [14]
Israel [18]
Asia [12]
India [12]
Military [4]
Africa [7]
Latin America [10]
History of the World [16]
Editorial [23]
Books [4]

Chat Box

Our poll
Rate the site
Total of answers: 72


12:05
Şaşmayı, şaşırmayı bırakalım da, çözüm üretelim artık…




her_birimiz_bir_isik_olmadikca225



Şaşmayı, şaşırmayı bırakalım da, çözüm üretelim artık…



Gazetecilikte bir kural vardır :

Köpek adamı ısırırsa bu haber değildir.

Adam köpeği ısırırsa haberdir.

Yani, pek sık karşılaşmadığımız ilginç olayları 

haber yapmaktır gazetecinin görevi.

Sevgili yurdumuzda o denli çok olağan dışı, çağ dışı olaylar, olgular gerçekleşmeye başladı ki artık… Örneğin Türk ordusunun değerli komutanlarını mahkûm eden mahkeme bebek katilini lider kabul ediyor.

Örneğin, her gün 7-8 şehit haberi geliyor, yalaka medya iki satırla bile olsa vermiyor…

Kanıksadı. Alıştı.

Adamlarla köpekler yer değiştirdiler.

Şimdi adamlar saldırıyorlar.

Ulusal değerlerimize, ulusal kahramanlarımıza, ulusal kültürümüze…

Hem de kuduz köpekler gibi…

Cumhuriyetimize saldırıyorlar.

Ata’mıza saldırıyorlar.

Bayrağımıza saldırıyorlar.

Ordumuza saldırıyorlar.

Bebek katiline özgürlük istiyorlar. Eyalet sistemine geçiş istiyorlar.

Bir zamanlar Abdullah Öcalan’ın adının "A”sını ağzına almaya korkanlar, bugün onunla kapalı kapılar arkasında ya da açıktan görüşmeler yapıyorlar.

Bir bakıyorsunuz valilik konağının duvarından 

"Türkiye Cumhuriyeti”ni kaldırmışlar.


Bir bakıyorsunuz 19 Mayıs’ları, 29 Ekim’leri yasaklamışlar.

Hâlâ Vali 29 Ekim kutlamaları için tehditler savurmaya devam ediyor. Sanki korkan, çekinen, dinleyen varmış gibi… Sanki yüz yıldan bu yana yapılan bu kutlamaları engellemeye gücü yetermiş gibi.

Bunlar normaldir.

Olağandır.

Asıl yasaklamasalardı olağan dışı olurdu.

19 Mayıs’ları, 29 Ekim’leri halkla birlikte, coşku içinde kutlasalardı, olağan dışı hareketler sergilemiş sayılırlardı.

Yani gazetecilik açısından böyle bir olay adamın köpeği ısırması anlamına gelirdi.

Çünkü siyasal İslam, tarihinde, emperyalizmle asla her hangi bir sorun yaşamamıştır. Hep kardeşçe, dostça geçinmiştir.

Zaten onlar Atatürk’ü, Cumhuriyeti, ulusal bayramları, laikliği ortadan kaldırmak ve emperyalizme bağımlı "Ilımlı, federatif, bir "İslam Cumhuriyeti” kurmak için salıverildiler orta yere… Bu görevle iktidar yapıldılar, bu görev için seçildiler.

Bu tertip ta 1990’lı yıllarda düzenlenmişti.

Adam ne milletvekili, ne başbakan, ne bakan değilken, yani hiçbir şeyken, ABD’ye çağrılmış, görüşmüşler, anlaşmışlar, sözler verilmiş, sözler alınmış, imzalar atılmış ve iş başına getirilmişti.

Tıpkı Vahdettin gibi.

Tıpkı Damat Ferit gibi.

Şimdi o ortamda, o koşullarda Atatürk, İngiliz dostu, İngiliz ortağı Vahdettin’e, Damat Ferit’e: "Ey Vahdettin, Ey Damat Ferit gelin şu İngilizleri birlikte yurdumuzdan kovalım, gelin bir "Babayiğitlik yapın…” diyebilir miydi?

Der miydi?

Eski deyişle, "Bu eşyanın tabiatına aykırıdır.”

Öyleyse, Cumhurbaşkanı "Erken Seçim Yasası”nı meclise yeniden görüşülmek üzere gönderdi diye "ah vah” etmenin, dövünmenin, günlerce bunun dedikodusunu yapmanın hiçbir anlamı yoktur.

Onun görevi budur. O, görevini yapıyor. Tıpkı 2 sayfa 9 maddelik anlaşmaya imza atması gibi…

Tıpkı BOP Eşbaşkanlığını her yerde her zaman ilan eden Başbakan gibi.

BOP Eşbaşkanlarından "Tam Bağımsızlık” mücadelesi bekleyebilir miyiz?

Artık bu olaylar karşısında şaşmayı, şaşırmayı bırakalım, çözüm üretelim.

Örneğin, Vali’nin, Cumhuriyet bayramı kutlamalarını yasaklamasına şaşacağımıza, şaşıracağımıza bayrağımızı alıp, eski TBMM’nin önüne gidelim. Oradan da Anıtkabir’e yürüyelim.

Örneğin TÜRK – İŞ Yönetimine, işçi düşmanı yasaların çıkması konusunda hükümetle niçin uzlaştığını, niçin anlaştığını soralım. Servetlerini, mallarını nasıl edindiklerini soralım. Onlarla sonuna dek mücadele edelim ve gerekirse oylarımızla işbirlikçi, işçi düşmanı idarecileri alaşağı edip, görevlerine son verelim.

Üyesi olduğumuz partiye, örneğin MHP yönetimine, niçin AKP’nin her tökezlemesinde kolundan tutup, kaldırdığını, niçin üniter ve ulus devlet, Cumhuriyet yıkıcısı bir partiyle birlikte hareket ettiğini soralım.

Örneğin Devlet Bahçeli’nin, hem milliyetçi görüşü savunup, hem de vatanın parçalanması için çalışan bir BOP eşbaşkanı ile niçin birlikte hareket ettiğini soralım.


Ya da birbirine yakın çizgide yürüyen, antiemperyalist,

 tam bağımsızlıkçı görüşe sahip olan sol partilere, yöneticilerine,

 niçin bir araya gelip, birleşip bütünleşmediklerini, 

29 Ekim Cumhuriyet direnişinde olduğu gibi, 

her zaman, ortak eylemler gerçekleştirmediklerini soralım.


Köylere gidelim.


Varoşlara gidelim.


Fabrikalara gidelim.


Talanı, din sömürüsünü, 

Obama’nın ve onun Eşbaşkanının pisliklerini, 

Suriye direnişini anlatalım.

Ne dersiniz?


AKP valilerinin, bakanlarının, yöneticilerinin dedikodusunu yapmaktan,

 geyik muhabbetinden daha iyi değil midir bu tür girişimler, eylemler?


Boş konuşmalarla vakit kaybetmek yerine
 
Bu türden direnişlerle, 
mücadelelerle, 

Türkiye’nin kurtuluşuna

 D
aha çok hizmet etmiş olmaz mıyız ?




Ali ERALP - 23 Ekim 2012 - İlk Kurşun





Category: Türkiye | Views: 1740 | Added by: Adnan | Rating: 5.0/1
Total comments: 0
Name *:
Email *:
Code *:
Live Gold Price

Live Wti Oil Price

Calendar

Search

Log In
Login:
Password:

Entries archive

Statistics

Total online: 7
Guests: 7
Users: 0

Copyright theworld-11-11-11.com 2024© All rights reserved